Bir SÖZ Partisi klasiği: "Aldanmak ve Aldatmak"
11 Ekim Viyana yerel seçimlerinin ardından SÖZ Partisi'nde bazı ilerlemeler gözlemliyoruz. Zira seçim kampanyasında adını an(a)madıkları Sebastian Kurz'u ve yönetimini, seçimden sonra eleştirebiliyor olmaları, geç de olsa gelen sevindirici bir gelişme.
Yalnız bir noktada kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Son dönemde yaptıkları paylaşımlar ve eleştirdikleri konularla, benim,"Bu toplumun sorunlarının kaynağı ve çözüm yeri yerel siyaset değildir" tezime katkıda bulunmalarından dolayı kendilerine teşekkür ederim.
Yazının detaylarına girmeden evvel yaşananları hatırlamakta fayda var.
Geçen yılın Ekim ayının son günlerinde 10. Viyana Favoriten bölgesinde, Türk ve Müslüman oldukları iddia edilen 30 ila 50 gencin tekbirler getirerek, Anton Kilisesi'ne saldırdıklarına dair haberler manşetleri süslemiş, popülist siyasiler de bu fırsatı kaçırmamıştı. Geçen hafta polis tarafından yapılan açıklamada saldırıya ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda, saldırının dini veya siyasi motif taşımadığı, saldırıyla ilgili sorgulanan gençlerin arasında Türk vatandaşının bulunmadığı belirtilmişti.
- Biz haberi neden yapmadık?
Ekim 2020'de olaydan sonra başta Kilise görevlisi olmak üzere çok sayıda kişiyle görüştük ve akabinde iddia edildiği gibi saldırının Türk ve Müslüman gençler tarafından yapıldığına dair net bulgular elde edemedik. Hep diyorum ya, "Yaptığımız haberler kadar, yapmadığımız haberlerden de sorumluyuz." diye...
Kilise olsun bir başka ibadet merkezi olsun, elbette ibadethanelere kim tarafından yapıldığına bakılmaksızın bu saldırıları meşru görmek kabul edilemez. Aynı şekilde böylesi hassas bir konuda net bilgiler ve deliller olmadan bir toplumu, toplumun gençlerinin suçlu ilan edilmesi de kabul edilemez.
- FPÖ'yü, Kurz'u anlarız da ya SÖZ Partisi?
O dönem (Ekim 2020) saldırıyı Türk ve Müslüman gençlere mal eden algı haberleri manşetlere taşınırken, aşırı sağcı FPÖ siyasetçileri ve Başbakan Sebastian Kurz (ÖVP) bu haberler üzerinden popülizm yapma fırsatını geri çevirmemelerini anlarız. Peki ya Türk ya da göçmen toplumunun temsilcisi olduğunu iddia eden SÖZ Partisi ve Başkanı Hakan Gördü'nün olaya yaklaşımını ve tavırlarını hangi gerekçeyle makul görebiliriz?
Maalesef SÖZ Partisi ve Başkanı Gördü, olaya popülizmin ötesinde bir yaklaşım gösterdi. Zira FPÖ'lü siyasiler ve Başbakan Kurz, doğrudan bir suçlama yapmadan algı haberlerine atıfla, Hristiyan değerleri üzerinden popülizm üretti.
Ama...
Sözde Türk ve göçmen toplumunun temsilcisi olduğunu iddia eden SÖZ Partisi ve Başkanı Hakan Gördü, saldırının Türk ve Müslüman gençleri tarafından yapıldığını doğrudan kabul etmiş ve üstüne Gördü, Başbakan Kurz'un paylaştığı aynı haberi paylaşıp, cahillikle suçladığı gençler için "Bu gençlere acilen sahip çıkılmalı. Birbirini gaza getirip kiliseye saldırmak da nedir?" görüşünü paylaşmıştı.
- Bizim için SÖZ Partisi'nin söylemleri neden daha önemli?
Bunu Favoriten olaylarından sonra yazdığım analizde ifade ettiğim sözlerle açıklamam gerekirse:
"Avusturya kamuoyunun Türk toplumu ya da göçmenlerin temsilcisi olarak gördüğü SÖZ Partisi'nin bünyesinde bulunan herhangi ismin, Türk ya da Müslümanlara yönelik alelacele, düşünülmeden sarf edeceği sözler, Avusturya kamuoyunda aşırı sağcı ya da benzerlerinin ifadelerinden çok daha etkili olacağı gerçeğidir. Böyle bir durumda toplumun içine çekileceği “olumsuzluklar” rüzgarı karşısında SÖZ Partisi, halka tanıtarak oy istediği kişilerin sorumluluklarını ya da sorumsuzluklarını üstlenebilecek mi?"
- Bir SÖZ Partisi klasiği: Aldanmak ve Aldatmak
Biz gazete olarak, kısıtlı imkanlarla saldırıya ilişkin araştırma yapıyor ve nihayetinde "iddiaları destekleyecek bulgular yok" gerekçesiyle saldırıyı medyada aldığı haliyle haber yapmama kararı alabiliyoruz da SÖZ Partisi böylesine hassas bir konuda neden daha dikkatli davranamıyor? Toplum üzerine bunca algının oluşturulduğu bir dönemde, böyle alelacele "kabullenişin" nedeni nedir?
- Kurz'dan "özür" bekleyen SÖZ Partisi ve Başkanı Hakan Gördü, Türk ve Müslüman toplumundan özür dileyebilecek mi?
Geçtiğimiz hafta olayla ilgili soruşturma yapan polis, kiliseye saldırının dini veya siyasi motifli olmadığını açıkladı. Bunun üzerine SÖZ Partisi ve Başkanı Hakan Gördü özetle, "Başbakan Müslümanlara karşı sahte haberler yayıyor. Ön yargıların doğru olmadığı ortaya çıktı" ifadelerini paylaşarak, son derece haklı bir şekilde Başbakan Kurz'un "özür dilemesi" gerektiğini ifade etti.
SÖZ Partisi, bu paylaşımdan dolayı Kurz'dan özür bekliyor (ki haklılar)
- Peki siz neden özür dilemeniz?
Olayın gerçekleri ortaya çıktıktan sonra "özür dilemeye" davet ettikleri Başbakan Kurz ile o dönem aynı haberi paylaşan, daha da ileriye giderek doğrudan saldırının Türk ve Müslüman gençler tarafından yapıldığını kabullenen, üsttüne bir de bu gençleri "cahillikle" suçlayan SÖZ Partisi Başkanı Hakan Gördü'nün de özür dilemesi gerekmiyor mu? Bu olayla ilgili "özür dileme" konusunda sizi diğer parti ve siyasilerden ayıran özellik nedir?
Açıkcası Başbakan Kurz'a özür çağrısı yapmadan önce sizlerden özür beklerdim. Zira bu beklenti için yazıyı olabildiğince geciktirdim. Ama yine tahmin ettiğim gibi "samimiyetsizlik" konusu kendini bu olayda da gösterdi.
Kurz'tan özür bekleyen ama özür dileme konusunda oralı olmayan SÖZ Partisi Başkanı Hakan Gördü'nün paylaşımı:
- Aldanmak
SÖZ Partisi ve Genel Başkanı Hakan Gördü, maalesef izahı zor bir biçimde medyanın algısına yenik düşmüş, algıları kabul etmiş ve aldanmıştır.
- Aldatmak
SÖZ Partisi ve Genel Başkanı Hakan Gördü, aynı haberi paylaştığı Başbakan Kurz'u "özür dilemeye" davet etmiş, fakat kendileri "özür dileme" samimiyeti gösteremeyerek oy istedikleri ve oy aldıkları toplumu aldatma yolunu seçmiştir.
- Merak ettiğim iki konu; "samimiyetsizler ordusu" ve "tarafsız medya (?)"
Açıkcası bu konuda 11 Ekim seçimleri öncesi, sosyal medyada yaptıkları yorumlarda tarafsız olduklarını iddia eden fakat olaylara tek taraflı bakan, samimiyetten uzak, toplumun derdiyle seçimden seçime dertlenen, SÖZ Partisi adına kalemşorluk yapan "samimiyetsizler ordusunun" tavrını, yorumlarını da merak etmiyor değilim. Merak ettiğim bir diğer konu da seçimlerde SÖZ Partisi'ne oy isteyerek "tarafsız medya" ilan edilen malum birkaç medyanın bu konuya değinip değin(e)meyeceği...
- Müslüman ve Türk toplumuna özür borçlular
İki tarafından olaylara yaklaşımları ve ilgili paylaşımları ortada. Ülkenin yönetiminde bulunduğu için Sebastian Kurz ile Türk ve göçmenlerin temsilcisi oldukları iddiasındaki SÖZ Partisi ve Başkanı Hakan Gördü'nün, ispatı olmadan tamamen yanlış bilgi ve algıyla üretilmiş haberlere dayanarak zan altında bıraktıkları Müslüman ve Türk topluma "özür" borçlu oldukları görüşündeyim.
Takdir toplumun...
....
Ne güzel demiş Sezai Karakoç:
Onlar sanıyorlar ki; biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.