Virüsün yayılmasını göçmenlere bağlayan Kurz'un tedbir tutarsızlığı

Avusturya'da gözde siyasetçi olmak, kolay yolla oy toplamak yeryüzünün en kolay işi.

AVUSTURYA 13.12.2020, 15:06 13.12.2020, 18:31 Kaddafi Kaya
Virüsün yayılmasını göçmenlere bağlayan Kurz'un tedbir tutarsızlığı
© AA/Arşiv

ANALİZ (KADDAFİ KAYA) - Ülkede yaşanan her olumsuzluğun suçlusu olarak göçmenleri işaret ettiğiniz zaman bütün sorulara gereken cevabı vermiş oluyorsunuz. Bu konuda o kadar ileri gidildi ki dünyayı etkisini altına alan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılmasının sorumlusu dahi yabancılar ilan edildi.

Düşünsenize ülkede ne yaşanırsa yaşansın hiçbir şeyden memleketi yöneten siyasetçiler sorumlu tutulmuyor, ancak siyasi gücü bir yana sosyal etkisi bile yok denecek kadar az olan yabancılar, göçmenler, Müslümanlar her olayın potansiyel suçlusu olarak gösterilebiliniyor.

Halkın belirli bir kısmı buna inanırken, basın da sözde siyasetçilerin değirmenine su taşımak için adeta yarışıyor.

- Göçmenleri suçla iktidarda kal kampanyası

Ülkede sığınmacı, göçmen ve Müslümanların istenilmediği propagandası üzerinden 4 yıldır elle tutulur hiçbir şey yapmadan iktidarda kalmayı başaran Kurz ve ekibi, bir müddet daha bu kolay yolda yürüyeceğe benziyor.

Salgın hastalığın etkili olduğu mart ve nisan aylarında alınan tedbirleri hızlı bir şekilde kaldıran Kurz yönetimi, büyük bir coşkuyla dünyada önlemleri ilk kaldıran ülke sloganlarını atarken bir yandan da Avusturya ekonomisinin önemli kalemlerinden turizm sektörünün biran evvel açılması için çalışmalar yürütüyordu.

Kurz, haziran başı gibi yani tatil sezonu başlar başlamaz Batı Balkan kökenli yurttaşları hedef almaya başladı, açık bir şekilde bu ülkeleri küçümseyen Başbakan, Avusturya'da yaşan ex-Yugoslavya asıllı insanların ülkelerine gitmemeleri yönünde yoğun bir propaganda yürüttü.

-Tatile herkes bize gelsin ama bizdekiler gitmesin

Bir yandan Avusturya'da kazanılan paranın ülkede kalmasını hedefleyen Kurz, göstermelikte olsa o dönemde ikinci kez artışın göründüğü Balkan ülkelerinden salgının Avusturya'ya gelmemesi için sorumlu siyasetçi pozları veriyordu. Ama buna karşı başta Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinden turistlerin Avusturya'ya gelmesi için de ayrı bir efor sarf ediyordu.

Bu ikilem aklı başında her insanı rahatsız etse de ilke kavramını uzun yıllar önce kelime haznesinden çıkartan Kurz gibi popülistler için çok fazla bir anlam ifade etmiyordu.

Yurtdışından dönenler ülkede kısmen vaka sayılarını artırsa da Kurz'un bağırdığı kadar bir etki yapmamıştı. Avusturya'da ikinci dalga, yoğun bir şekilde en erken ekimin sonu kasımın başı gibi etkisini göstermeye başladı. Bu nedenle komşu ülkelere oranla Avusturya sert önlemlere ve karantina uygulamasına çok daha sonra girdi ve geçen pazartesinden itibaren de bu sert tedbirleri hafifletmeye başladı.

-Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez Kurz Efendi

Weinnacht öncesi ülke ekonomisini ciddi oranda ilgilendiren alışveriş furyasını heba etmek istemeyen Kurz yönetimi, alışveriş merkezleri başta olmak üzere, iş yerleri, kuaför gibi sosyal mesafenin ortadan kalktığı kişisel bakım hizmeti veren işletmeler dahil birçok ticari kurumun yeniden açılmasına izin verdi.

Ülkede zorunlu eğitim kapsamına giren ilk ve ortaokulların da açılmasına onay veren hükümet nedendir bilinmez gastronomi sektörünü bu gevşeme adımının dışında tuttu.

Saç kesimi, pedikür manikür gibi bire bir temasın söz konusu olduğu işletmelerin açılmasına yeşil ışık yakan hükümetin yeme içme sektörünü Noel tatili sonrasına bırakması kamuoyu tarafından anlaşılamadığı gibi sert bir şekilde eleştirildi.

-Dağ başındaki kayak merkezlerinde de restoranlar kapalı olacak mı?

Bununla beraber 24 Aralık gibi kayak merkezlerinin de açılacağını duyuran iktidar, doğal olarak kış turizmini de es geçmek istemezken, dağ başında kurulu olan bu kayak merkezlerindeki restoran ve barların hizmet verip vermeyeceğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.

İktidarın bu tutarsız uygulamalarına bir de salgının yayılmasının müsebbibi olarak yabancıları gösterme yüzsüzlüğünde bulunması "pes artık, bu kadarda olmaz" dedirtti.

-Kendi söylediğine kendi inanmayan iktidar

Her fırsatta kış döneminin sert geçeceği uyarısında bulunan ve çok daha önce sert uygulamaları hayata geçirmek istediğini ancak buna izin verilmediğini söyleyen Kurz'un tedbirleri çok geç hayata geçirmesi, Başbakan Yardımcısı Werner Kogler'in "ikinci dalgayı hafife aldık" yönündeki açıklamasına rağmen yaz tatili bitiminden bir ay sonra günlük vaka ve ölü sayılarında rekor seviyelerin görülmeye başlanması, iktidarın hem kendi söylediğine kendisinin de inanmadığını hem de krizi doğru bir şekilde yönetemediğinin açık göstergeleri oldu.

İlk dalgaya oranla çok daha fazla can kaybının yaşandığı ikinci dalgadaki beceriksizliğinin faturasını birçok hususta olduğu gibi yine yabancılara kesmeye kalkan iktidar, kamuoyunun beklenmedik tepkisiyle karşı karşıya kaldı.

-"Benim dedem de hacı ne var!" savunması

Tepkileri kabul etmeyen Kurz, eleştirileri absürt olarak nitelerken, bir yandan da bizde olduğu gibi dine ait bir konuda toplumu hakir gören bir kişiyi eleştirdiğiniz zaman bu eleştirilere "benim dedemde hacı" ben dine karşı değilim savunmasında bulunanlar gibi Başbakan da "benim çok sayıda Balkan kökenli arkadaşım var, herkes benim o bölgeye ne kadar yakın olduğumu bilir" savunmasıyla konuyu savuşturmaya çalıştı.

-Bir müddet daha bakanım, başbakanım demeye devam

Eksik muhalefet, pısırık koalisyon ortağı, baskı altına alınmak istenen, her konuda suçlanan Müslüman ve göçmenlerin haklarını savunamayan kanaat önderleri sayesinde bir müddet daha bu güzel ülkede lise mezunu, aynadaki görüntüsüne aşık bir adama başbakan, kendisine bağlı istihbarat birimini yönetemeyen birine içişleri bakanı, Kurz'a olan sadakati dışında bir meziyeti bulunmayan, kibri nedeniyle ayakları yere basmayan birine ekonomi bakanı, 1940'lı yıllara ait uygulamaları hayata geçirmeye çalışan birine ise uyum bakanı demeye devam edeceğiz.

Yorumlar (0)