Avusturya Sandık Başına Gidiyor

Avusturya’da halk yarın (9 Ekim Pazar) cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gidecek.

ANALİZ HABER 08.10.2022, 18:56 Kaddafi Kaya
Avusturya Sandık Başına Gidiyor
© haberjournal/kaya

KADDAFİ KAYA (HJ) - Son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre 7 adayın yarışacağı seçimin büyük olasılıkla kazananı mevcut Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen olacak.

Yaklaşık 9 milyonluk nüfusa sahip Avusturya’da 6 milyon 400 bine yakın seçmen 9 Ekim Pazar günü 17:00’ye kadar Hofburg’a kimin gidip gitmeyeceğine karar verecek.

Seçim merkezleri başta olmak üzere mektup oy yöntemi ya da yatalak seçmenlere yönelik eve gelinerek oy kullanma olanağı sunulması gibi imkanlar ışığında Avusturyalılar vatandaşlık görevlerini yerine getirebilecekler.

Avusturya’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olunabilmesi için adaylığa namzet kişinin 36 yaşının üzerinde olması, 6 ayın üstünde hüküm giymemiş olması, Avusturya vatandaşı olması ve en az 6 bin destek imzaya sahip olması gerekiyor.

Adayların yarışa girmeden önce seçime katılma harcı olarak 3 bin 600 avro ödemeleri gereken seçime, mevcut Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPÖ) adına hukukçu Walter Rosenkranz, bir başka aşırı sağcı eski FPÖ milletvekili halihazırda televizyon yorumcusu Gerald Grosz, adaylar arasındaki en renkli isim Bira Partisi Başkanı, müzisyen ve doktor Dominik Wlazly, Kovid-19 salgını sonrasında ortaya çıkan Kovid-19 önlemleri karşıtı MFG oluşumunun başı Michael Brunner, GEA/Waldviertler ayakkabı ve tekstil firmasının sahibi Heinrich Staudinger, eski Kronen Zeitung yazarı ve bir ara yolu FPÖ ile kesişmiş bir başka sağcı Tassilo Wallentin adaylar arasında yer alıyor.

- Van der Bellen açık ara önde

Kamuoyu yoklamalarına göre mevcut Cumhurbaşkanı Van der Bellen, yüzde 58’e yakın bir oy oranıyla ilk turda seçimin kazananı olması bekleniyor. Bununla beraber aşırı sağcı partinin adayı Rosenkranz ise yüzde 11-16 aralığında bir oy alması öngörülürken, Kovid karşıtlığı, hayat pahalılığına yönelik çıkışlarıyla Strache ve İbiza skandalını unutturmaya çalışan FPÖ’nün yüzde 20’lerde seyreden oy oranının ciddi oranda altında kaldığı görülüyor.

Van der Bellen, dolaylı ya da doğrudan SPÖ, ÖVP, NEOS ve Yeşiller tarafından desteklenirken, FPÖ’ye oy vermek istemeyen ama Bellen’le de yıldızları barışmayan ÖVP seçmeninin diğer sağcı adaylara teveccüh göstereceği tahmin ediliyor.

Tabi ki “top yuvarlak ve maç 90 dakika” prensibiyle hareket ederek, maç bitmeden kazananı açıklamak gibi bir gaflete düşmek istemesek de görünen köy pek kılavuz istemiyor. Anketlerin ışığında seçimin ikinci tura kalmayacağı anlaşılıyor.

- Adaylar ve vaatleri

“Yaptıklarım yapacaklarımın garantisidir” modunda seçime giren Van der Bellen, ülkede sembolik bir konuma sahip ve gücü sınırlı olan cumhurbaşkanlığı görevi süresince, 6 başbakan ve 5 iktidar değişikliğine şahit olmuş, skandallar, yolsuzluk suçlamaları, güven oylaması, geçici teknokrat hükümetler ve gölge başbakanlarla geçen fırtınalı bir süreçte belirleyici ve soğuk kanlı yaklaşımıyla dikkat çeken bir isim oldu.

Walter Rosenkranz, aşırı sağcı söyleme ek olarak, Rusya’ya yönelik yaptırımları reddeden FPÖ’lü aday Avusturya’nın tarafsızlığına dikkat çekerek, Kovid-19 önlemlerinin de sonlandırılmasını istiyor.

1930’lar da Avusturya’nın hukuk sistemine katkıda bulunduğu gerekçesiyle övücü ifadeler kullandığı bir hukukçunun daha sonra Nazi döneminde çok sayıda Yahudi’nin katledilmesinden sorumlu tutularak idamla yargılanmış bir Nazi çıkması, Rosenkranz’ın seçim öncesi başını ağrıtan başlıca konular arasında yer alıyor.

Eski FPÖ’lü Gerald Grosz da “çarşı her şeye karşı” sloganıyla seçimlere giriyor. Avusturya’nın AB’den çıkması gerektiğini savunan Grosz, Rusya’ya yönelik yaptırımların sonlandırılmasını savunuyor. Cumhurbaşkanı olması durumunda ÖVP-Yeşiller iktidarını sonlandırıp hemen seçimlere gidileceğini belirten Grosz, Kovid-19 önlemlerine de karşı.

Team Stronach’ın desteklediği bir başka sağcı Tassilo Wallentin de Rusya’ya yönelik yaptırımlara mesafeli olurken, cumhurbaşkanı olması durumunda mevcut iktidarı hemen sonlandırmayı düşünmediğini şu anki başbakana ülkedeki sorunları gidermesi için bir süre vereceğini, eğer istenilen adımların atılamaması durumunda bu yola başvuracağını kaydediyor.

Kovid sürecinde ortaya çıkan Michael Brunner de yukarıdaki isimlerle benzerlikler gösteriyor. ORF’nin bazı siyasiler için lobicilik yaptığını ileri süren Brunner, Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı olduğunu belirterek, anne ve babalığın bir iş olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor.

- Sağcılar, Hofer etkisinden kurtulamamış anlaşılan

Yukarıdaki 4 birbirine yakın aşırı sağ ya da sağ fraksiyondan gelme bu isimleri aday olmaya cesaretlendiren en önemli motivasyon, büyük ihtimalle 2016 seçimlerinde FPÖ’den Norbert Hofer’in Van der Bellen’le seçimi başa baş götürmesi gösterilebilir.

Ülkenin yurtiçinde ve dışında belirli kesimler tarafından çok iyi bilinen en prestijli markalarından birinin sahibi Heinrich Staudinger de ters psikoloji yaparak seçmenlerin gönlünü çalmaya çalışıyor. Bir iş veren olarak, fakirliğe dikkati çeken Staudinger, küçük esnafın yaşadığı sorunlara işaret ederek, iklim değişikliği, doğanın korunması gibi hususların altını çiziyor.

Seçime girecek adaylar arasında en renkli isim Marco Pogo takma adıyla da tanınan müzisyen, doktor ve Bira Partisi Genel Başkanı Dominik Wlazly. Wlazly, yolsuzluk ve siyasi kokuşmuşlukla mücadele edeceğini belirterek, sorun her ne olursa olsun çevreci politikaların ve hedeflerin geçekleştirilmesini savunuyor. Rusya’yı saldırgan olarak tanımlayan Wlazly, daha insani bir sığınmacı sistemi oluşturulmasını talep ederken, Ukraynalı göçmenlerin yanında olduğunu ifade ediyor.

Ülkede yapılan kamuoyu yoklamalarına göre mevcut Cumhurbaşkanı Van der Bellen, hiçbir ankette yüzde 50’nin altına düşmüyor, bu da seçimi kimin kazanacağını açıkça ortaya koyuyor.

Yeşiller’den gelme bir isim olan Van der Bellen’in yolsuzluk soruşturması nedeniyle siyaseti bırakmak zorunda kalan eski Başbakan Sebastian Kurz dahil yaklaşık 5 yıldır iktidarda olan ÖVP ile arasının iyi olması ve büyük ihtimalle bir sonraki milletvekili seçimlerinde birinci parti olacak SPÖ ile ilişkilerini iyi tutması, Bellen’i ana akım siyasi partiler arasında ideal cumhurbaşkanı olarak görülmesini sağlıyor.

Göçmen ve yabancı yanlısı Van der Bellen, cumhurbaşkanlığı süresince Müslüman ve sığınmacılara yönelik iktidarın olumsuz tutumu karşısında beklenilen tutumu sergilemekten uzak bir görüntü sergiledi.

Kesin olmamakla beraber, eldeki veriler doğrultusunda, 78 yaşındaki siyasetçinin bir 6 yıl daha Hofburg’daki görevi sürdüreceği tahmin ediliyor.

Yorumlar (0)