Analiz | Kurz'un tek başına iktidar hayali
Ülkede bir yılı aşkın bir süredir iktidarda olan aşırı sağcı koalisyonun Başbakanı Sebastian Kurz, partisinin Aşağı Avusturya ve Salzburg eyalet seçimlerinde elde ettiği başarılar doğrultusunda, Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) içinden merkez sağa yakın kimi isimleri yanına çekerek, tek başına iktidara mı yürüyor?

ANALİZ / KADDAFİ KAYA - Ülkenin Salzburg kentinde geçen hafta yapılan yerel seçimlerde ÖVP’nin oy oranını neredeyse iki katına çıkartması, Sebastian Kurz liderliğindeki merkez sağ partinin rüzgarı arkasına alarak, bir sonraki seçimlerde tek başına iktidara gelebileceği yorumlarına neden oldu.
-Sebastian Kurz rüzgarı diğarı!
ÖVP’nin 1945’den itibaren Salzburg’da ilk defa Sosyal Demokrat SPÖ’yü uzak ara geride bırakarak, birinci sıraya yükselmesi, aşırı sağcı FPÖ’de dahil olmak üzere bütün partilerin oy kaybettiği bir seçimde yüzde 17 oranında oylarını arttırması, yaklaşan diğer yerel seçimlerde de merkez sağ, doğal olarak Sebastian Kurz rüzgarının eseceği değerlendirmelerine yol açıyor.
Avusturya’da İkinci Cumhuriyet olarak adlandırılan 1945’den itibaren Sosyal Demokrat kült lider Bruno Kreisky’nın dışında henüz hiçbir siyasetçi, tek başına iktidara gelme başarısı elde edemedi.
-Koalisyon içinde çatlaklar
Bir yılı aşkın süredir aşırı sağcı lider Heinz Christian Strache ile uyumlu bir koalisyon yürüttüğü izlenimi veren Kurz’un kabinesinde yer alan kimi bakanlar aşırı sağcı partide öne çıkan isimlerle uyuşmazlık yaşarken, özellikle İçişleri Bakanı Herbert Kickl ve Adalet Bakanı Josef Moser arasında yaşanan gerginlikler her ne kadar üstü örtülmek istense de ulusal gazeteler de dahi yer aldı.
Özellikle Kickl’ın basına sansür girişimi, hukukun üstünlüğü ilkesini bertaraf edecek türde açıklamaları hem Kurz’un hem de Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’in tepkilerine neden olurken, FPÖ’nün Neonazi, ırkçı oluşumlarla olan dirsek teması, Meclis Kulüp Başkanı Johann Gudenus gibi isimlerin agresif ve ayrıştırıcı açıklamaları, dışarıdan mükemmel görünen koalisyonun patlamaya hazır zaman ayarlı bir bomba olduğu izlenimini uyandırıyor.
- Kurz, aşırı sağ söylemi güzel paketlerle içinde halka sunuyor!
Avrupa Birliği (AB) konuları, prestijli devletlerle yapılan uluslararası görüşmeler, ekonomi alanında yapılan çalışmaları öne çıkararak oy oranını arttırmaya çalışan Kurz, büyük bir çoğunluğu aşırı sağcı partinin uzun yıllardır dillendirdiği, Müslüman, göçmen ve mülteci karşıtı siyasi adımları, (ileride kafasını ağrıtacak konuları) genellikle FPÖ’ye bırakarak bir yandan aşırı sağa kayan merkez oyları toplarken, diğer yandan ileride bir çoğu ayrıştırıcı ve temel değerlerle çelişen siyasi kararlara ilişkin eleştirilere “koalisyon ortağının baskıları sonucunda hayata geçirdiği” bahanesine zemin hazırlıyor.
Koalisyonun aşırı sağcı kanadı tarafından kaba ve hukuka aykırı bir şekilde dillendirilen birçok çıkışı yumuşatarak “kuralına uydurmaya” çalışan Kurz, toplumun küçümsenmeyecek bir kesiminin taleplerini yerine getirirken, diğer yandan eleştirilerin gelebileceği AB kurumlarına karşı da şirin görünmeye çalışıyor.
Vatandaşlara yapılan asgari geçim yardımının (Mindessicherung) azaltılması, çalışma saatlerinin günlük 12 haftalık 60 saate çıkartılması, sağlık sigortası alanında yapılan düzenlemeler ve benzeri çoğunluğu Avusturyalıları doğrudan ilgilendiren, sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan kararların altına imza atan Kurz, özellikle işçi ve alt sınıfın tepkisini yumuşatmak için ülkedeki bütün sorunların sorumlusu olarak yabancı ve Müslümanları göstererek, geçici ama oy kazandıracak bir stratejiyi güdüyor.
-Strateji ve gizli planların adamı Kurz!
Dışişleri Bakanlığı döneminde ilk olarak ÖVP’nın başına geçmek ve daha sonra başbakan olabilmek için yürüttüğü gizli çalışmalarla bilinen Kurz’un 2017’de yapılan genel seçimler öncesi şahsına yönelik ağır eleştirilerde bulunan koalisyon ortağı Strache’den kurtularak, tek başına iktidar koltuğunda oturmak için çeşitli senaryolar üzerinde çalıştığı tahmin ediliyor.
İki farklı uzmanlar ekibiyle çalıştığı tahmin edilen Kurz’un ülkedeki genel siyasi ve ekonomik gidişat, AB ve uluslararası ilişkileri ilgilendiren konulara ilişkin eski başbakanlardan Wolfgang Schüssel gibi isimlerden destek alırken, özellikle dijitalleşen dünyada belirleyici bir rol oynayan sosyal medya platformlarının daha etkin bir şekilde kullanılması, popülist söylemlerin geliştirilmesi, aşırı sağcı, bazen ırkçı söylemlerin güzel paketlenerek seçmene yeni bir düşünceymiş gibi sunulması konuların da ise daha genç, reklam ve marketing alanlarında başarılı isimlerin oluşturduğu ikinci bir ekiple çalışıyor.
-Kurz, iktidar yoluna SPÖ’den yandaş devşiriyor
Özellikle ÖVP’nin Aşağı Avusturya ve Salzburg eyaletlerinde elde ettiği başarıların yanı sıra yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) ortaya koyacağı performansın sonucunda Kurz’un Viyana eyalet seçimlerinin hemen akabinde koalisyonu feshederek, erken seçim çağrısında bulunacağı öngörülüyor.
Ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti’nin (SPÖ) içler açısı durumu, hükümete karşı varlık göstermek bir yana kendi içinde birlik sağlayamamış olması, aşırı sağcı koalisyonun işini kolaylaştırırken, Başbakan Kurz’a da daha geniş bir manevra alanı sağlıyor.
Son olarak SPÖ’den Eski Savunma Bakanı ve yeni Burgenland Valisi Hans Peter Doskozil’in partisine rağmen Kurz ile yaptığı görüşme, kamuoyunda geniş yer bulurken, Kurz’un SPÖ içinde sağa yakın isimleri de kadrosuna katarak, sol-liberal seçmenden de oy almak suretiyle tek başına iktidara gelmeği hedeflediği düşünülüyor.