Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı Hakkında Yanlış Bilinenler
Yaz mevsiminde kenelerin artmasıyla yeniden gündeme gelen KKKA Hastalığı hakkında yanlış bilinenler, çeşitli ihmallere neden olabiliyor. Hastalığın yayılmaması için doğru önlemler almak önemli.

Duygu İslamoğlu (HJ) - Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı, genellikle keneler tarafından insanlara bulaşabilen viral bir hastalıktır. Vücuda yapışan Hyalomma cinsi kenelerin tutunması ile bulaşabildiği gibi, virüsü taşıyan hayvanların kesimi sırasında ya da enfekte insanların kan ve vücut sıvıları ile de bulaşabilmektedir.
KKKA virüsü, salgınlara yol açabildiği ve virüse bağlı vaka ölüm oranları %10 ila %40 civarında seyredebildiği için önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. Hastane ve sağlık merkezlerinde salgınlara yol açabilir ve önlenmesi de tedavisi gibi zor olduğundan dikkatle takip edilmektedir Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün açıklamalarına göre, KKKA tüm Afrika, Balkanlar, Orta Doğu ve Asya’da endemik kabul ediliyor.
Hastalık ilk olarak 1944 yılında Kırım'da tanımlandığı için Kırım kanamalı ateşi olarak biliniyordu. 1969'da, Kırım kanamalı ateşine neden olan patojenin 1956'da Kongo'da tanımlanan bir hastalıktan sorumlu olanla aynı olduğu anlaşılınca, iki yer adının bağlantısı ile hastalığa Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı adı verildi.
Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir araştırmada, KKKA için Avrupa risk haritası da belirlenmişti. KKKA virüsüne ve virüse bağlı hastalanma bakımından risk tahminlerine göre Avusturya, Belçika, Almanya, Lüksemburg, Hollanda, Slovenya ve İsviçre için KKKA riski düşük olarak belirlendi. Araştırmada yalnızca hayvan sağlığı sonuçları hesaba katıldığında, Fransa ve İtalya için KKKA riskinin “orta” olarak kabul edilebileceği ifade edildi.
Kenelerle ilgili yanlış bilgiler yaygın
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Keneler ve Kene Kaynaklı Hastalıklar Araştırma Laboratuvarı sorumlusu Doç. Dr. Ömer Orkun, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, kenelerle ilgili yanlış bilinen birçok önemli detaya dikkat çekti.
Özellikle KKKA Hastalığının duyulmasının ardından son yıllarda kenelerin zehirli olduğuna dair yanlış inanışlar da yaygınlaştı. Doç. Dr. Orkun’un ifadesine göre; “bir eklem bacaklının konağını zehirlemesi için zehrinin olması, örümcekler, akrepler ve arılarda olduğu gibi bu zehri aktarması lazım. Kenelerde öyle bir yapı yok."
Kenelerin farklı türlerinin bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Ömer Orkun, Türkiye'deki KKKA virüsünün ana vektörü ile bazı bölgelerde yüzde 90'ın üzerindeki insan vakalarının sorumlusu kene türünün "Hyalomma marginatum" olduğunu ifade etti.
Keneler insan ve hayvanlara iki "strateji" kullanarak yaklaşabiliyor. "Pusucu kene" denilen grup, otların üzerinde pasif şekilde bekleyip, temas ettiği insan veya hayvanın vücuduna tırmanabiliyor.
Doç. Dr. Ömer Orkun, KKKA virüsü taşıyan keneler için pusuculardan farklı olarak, “avcı bir kenedir” ifadelerini kullandı: “Bu kene avını beklemiyor, yerde saklanıyor, çevreden birinin geçtiğini fark ettiği anda çıkıp saldırıyor. Bu tür, insan veya hayvanı metrelerce takip edebiliyor. Tarlanın neresinde olursanız olun sizi bulabiliyor. Keneler yerden yürüyerek gelir. Uçmazlar, ağaçlara tırmanmazlar. Tutunacağı canlının vücuduna ayağından tırmanırlar."
“Keneyi herkes çıkarabilir”
Kenelerle ilgili yaygınlaşan yanlış bilgiler, KKKA hastalığı ile mücadeleyi zorlaştırıyor. Uzmanlar, vücudunuza bir kene yapıştığında onu öncelikle çıkarmayı denemeniz gerektiğini söylüyor. Keneyi çıkarmanın profesyonellik istemediğine dikkat çeken Doç. Dr. Ömer Orkun: “Maalesef medyada bazı haberlerde ‘Keneyi kendi başınıza çıkarmamalısınız' gibi dezenformasyonlar mevcut. Keneyi çıkarmak profesyonellik istemez. Buradaki esas nokta keneden bir an önce kurtulmak, yani sizden kan emmesini engellemektir. Kene vektör bir kene olabilir, hatta içinde virüs olabilir ama siz keneyi çok erken bir zamanda çıkarttığınız için çok kolay bir şekilde hastalıktan korunmuş olursunuz. Buradaki önemli nokta, elinize bir şey giyerek, keneyi patlatmadan tek parça halinde çıkarmaktır" diyerek açıklıyor.
Kenenin patlaması halinde ise, kenenin olası virüsleri ve diğer patojenleri bulaştırma riski artmış oluyor. Bunun için keneyi çıkarmaya çalışırken eldiven takılabilir; cımbız, ip ya da poşet gibi araçlar kullanılabilir. Doç. Dr. Orkun, hiçbir şey bulunamazsa bir yaprakla bile keneyi tutup çıkarabileceğinizi söylüyor: "Kenenin 'vücuda gömülmesi' mümkün değil, bir kene yapıştığında, sadece ağzının ucundaki bir yapı vücuda girmiş olur. Şayet tam olarak çıkaramayıp, kenenin ağzını koparıp içeride bırakırsanız, bu durum hastalık bulaştırmaz, birçok vakada kıymık batmasından öteye geçmez bile. Çünkü hastalık etkenlerini barındıran organ, kenenin gövdesinde bulunur."
Riskli alanlarda korunmak gerek
Uzmanların açıkladığına göre, kenenin tutunmaması için öncelikle önlem alınması önemli. Kene yapışması riskinin yüksek olduğu kırsal bölgelerde ayak bilekleri ve bel bölgesini kapatacak şekilde giyinmek gerekiyor. Bu tür alanlarda vakit geçirdikten sonra, vücudu dikkatli şekilde kontrol etmek de, koltuk altı, saçlı deri, genital bölge gibi kısımlara da yapışabilecek keneleri fark edebilmek için gerekli.
Keneyi fark ettiğinizde uygun koşullarda çıkarmaya çalışmanız yeterli. Yine yaygın bilinen yanlışlardan biri de, virüs taşıyan kenelerin ani ölümlere neden olabileceği. Doç. Dr. Ömer Orkun, “virüs, kene kan emmeye başlar başlamaz hemen tutunduğu canlının vücuduna aktarılmaz. Bazı virüs türleri için 48 saat bile gerekebilirken, KKKA için 12 ila 24 saat gerekiyor” diyor. Yani keneyi çıkaramazsanız ya da herhangi başka bir endişeniz varsa, bir sağlık kuruluşuna başvurarak birkaç saat içerisinde yardım alabilirsiniz.
KKKA ile ilgili şehir efsaneleri de var
Doç. Dr. Ömer Orkun, kenelerle ve bulaştırabilecekleri Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı hakkında yanlış bilinen bazı şehir efsanelerine de dikkat çekiyor: “Türkiye’de daha önce bu hastalığın görülmediği ve biyolojik terör sonucu buraya ulaştırıldığı iddiası yanlış. Hastalığı taşıyan kene çok uzun yıllardır Türkiye’de olan bir tür ve bu canlı için Anadolu habitatı çok uygun. Yani kenenin dışardan gelmiş olması söz konusu değil. Bu tür yanlış inançlar nedeniyle bazı bölgelerde hastalığın kabul edilmediğini görüyoruz. Bu yüzden insan ölümlerine neden olabilen ciddi ihmaller söz konusu.”
Orkun’ın açıkladığına göre, Türkiye'de kuş gribi vakaları sonrası bazı kuş türleri ve kanatlılar itlaf edildiği için kenelerin arttığına yönelik şehir efsanelerinin de elbette hiçbir bilimsel desteği yok. Sığırlar ve yaban tavşanlarının özellikle KKKA'nın ana vektörü olan kene grubunun doğadaki varlığını, devamlılığını ve artışını destekleyen konaklar olarak biliniyorlar. Fakat burada da dengeyi sağlamak, diğer hayvanların ekosistemdeki rollerinin iyi anlaşılması ve doğru önlemlerin alınması ile mümkün.
