Diyabet nedir?

Diyabet nedir? Diyabet önlenebilir mi? Neye dikkat etmek gerekir? Belirtileri ve çeşitleri nelerdir? İşte kısa kısa püf noktaları!

AİLE - SAĞLIK 16.11.2018, 19:07 editör 2
Diyabet nedir?
© (CC) Pixabay

Diabetes Mellitus, yani halk arasında bilinen adı ile 'şeker hastalığı' ya da "diyabet" Hipokrat zamanından bu yana bilinen bir hastalıktır. Yemek yediğimizde vücudumuz buradan gelen besinleri glikoza çevirir. Pankreas bu haberi alır ve ensülin hormonu salgılamaya başlar. Ensülin hormonunun görevi bu glikozun hücre içine ulaşmasını ve kullanılmasını sağlamaktır. Tip 1 diyabetiniz varsa, vücudunuz az miktarda ensülin hormonu salgılıyor veya hiç üretmiyordur. Genelde çocuklarda ve ergenlerde görülür. Eğer tip 2 diyabetiniz varsa, ensülin salgılanıyordur ama vücutta bir direnç oluşur ve ensülin görevini istediği gibi yapamaz. Yemeklerden gelen özellikle karbonhidratlar vücutta kalır ve şeker dengesini bozmaya başlar. Ensülin yetmediğini zannedip yükselmeye devam eder ve bu da hızla kilo almanız anlamına gelir. Diyabet; küçük ve / veya büyük damar hasarlarına bağlı komplikasyonlara neden olan, temelde kan şekeri yüksekliği ile tanımlanan bir hastalıktır. Kan şekeri yüksekliği, glukozun yakıt olarak tüketilmesi ve kan değerlerinin açlık ve tokluk durumlarında vücut için kabul edilebilir olan normal değerlerde tutulması için kullanılacağı hedef dokulardaki hücrelerin içine girmesini sağlayan, pankreas isimli iç salgı bezinden salgılanan bir hormon olan insülinin hedef organlarda sonradan gelişen bir direnç nedeniyle etkinliğinde azalmaya bağlı olabildiği gibi (Tip 2 diyabet), insülinin bizzat eksikliğine bağlı da olabilir (Tip 1 diyabet).

Diyabetin daha az rastlanan ve insülinin tersi yönde etki eden hormonal mekanizmaların işlemesine bağlı olan hastalıklarda (akromegali; büyüme hormonunun artmış aktivitesi, cushing sendromu; kortizolün artmış aktivitesi, feokromositoma; adrenerjik hormonların artmış aktivitesi) ortaya çıkan (sekonder diyabet) ya da bu iki ana tipin (tip 1, tip 2) ara formları olan alt tipleri de bulunmaktadır. Gebeliğe bağlı diyabet (gestasyonel diyabet) ise; gebelikte işleyen hormonal mekanizmalar sonucu gelişen (plasentadan salgılanan İnsan Plasental Laktojeni (HPL) isimli hormonun temelde rol oynadığı ), gebeliğin sonlanması ile sıklıkla gerileyen bir diğer özel diyabet tipidir.

Diyabet çeşitleri nelerdir?

Tip 1 diyabet nedir?

Tip1 diyabet; yani ‘çocukluk çağında başlangıç gösteren diyabet’ genelde çocuk ve genç erişkinlik döneminde, olguların hemen hemen tamamında 40 yaş öncesinde başlar. Çoğunlukla altta yatan neden mutlak insülin eksikliği ile sonuçlanan; pankreasta insülin salgısından sorumlu olan beta hücrelerine ya da insülinin bizzat kendisine yönelik gelişmiş olan ‘otoimmun’ denilen bir çeşit reaksiyondur. Özetle nedeni bu gün için açıklanamaz bir şekilde vücut kendisine ait bir organı, bir hücreyi ve bir hormonu yabancı olarak algılamakta ve onu yok etmeye yönelik iltihabi bir reaksiyon başlatmaktadır. Bu reaksiyon ve yıkım sonrası beta hücrelerinin sayısı azalmakta, insülin salgısı azalmakta ve tip 1 diyabet ortaya çıkmaktadır. Kalıtım tip 2 diyabete göre tip 1 diyabette daha az önem taşımaktadır. Tip 2 diyabette obezite hastaların büyük çoğunluğunda bulunup aynı zamanda bu hastalık için bir risk faktörü teşkil ederken tip 1 diyabette insülinin yokluğu ve buna bağlı artmış katabolizma (yıkım olayları) nedeniyle izah edilemez ve önlenemez bir kilo kaybı ilk bulgulardandır. Tip 2 diyabete göre daha ani başlangıç, hızlı seyir ve daha yüksek kan şekeri değerleri ile sayreden bu hastalıkta hastaların tedavisinde insülin kullanımı mutlak gereklilik göstermektedir.

Hangi tip olursa olsun diyabetik hastaların tedavisinde kan şekeri kontrolunden sonra hedefler; tansiyon ve kan yağları-kolesterol düzeyinin kontroludur. Damar komplikasyonlarına neden olan bu hastalıkta damar duvarına zarar verdiği ve aterosklerozu hızlandırdığı bilinen diğer risk faktörleri olan bu unsurlar sağlıklı insanlarda olan kriterlerden farklı olarak incelenip tedavi edilir. Yani gerek kan basıncı, gerekse kan yağları (trigliserid) ve kolesterol formlarının hedeflenen düzeylerinin diyabet hastalarında sağlıklı bireylere göre farklı (daha düşük değerler hedeflenir) olduğu bilinmelidir. Hastaların sigara gibi bir diğer ateroskleroz risk faktörünü kullanması ise kesinlikle kabul edilemez.

Tip 2 diyabet nedir?

Tip 2 diyabet; yani ‘erişkin tipi diyabet’ genelde 40 yaşından sonra başlayan, hastaların çoğunda (%80-90) aşırı kilonun varlığı ile özellenen, temelde varolan insüline karşı gelişmiş hedef organ (kas, karaciğer ve yağ dokusu) direnci nedeniyle insülinin etkisiz kalması (relatif eksikliği) sonucu oluşan, en sık rastlanan diyabet tipidir (%90). Tip 2 diyabetli hastaların 1.dereceden akrabalarında diyabet öyküsü sıklıkla vardır. Yani kalıtsal yönü ağır basan bir hastalıktır. Bu tip diyabet; insülin direncine neden olan kolaylaştırıcı risk faktörleri ortadan kaldırıldığında (örneğin hasta ideal kilosuna kadar zayıflatıldığında) büyük ölçüde engellenebilmektedir. Tip 2 diyabet özellikle büyük damarlarda oluşturduğu makrovasküler hasarlarla damar sertliği; yani ‘ateroskleroz’ ve buna bağlı ölümlerin tüm dünya üzerindeki önde gelen nedenlerinden birisidir. Bu hastalık, ortaya çıkmadan yıllar önce laboratuvarda saptanabilen bir takım biyokimyasal bozukluklarla adlandırılan ‘glukoz tolerans bozukluğu’ olarak da bilinen bir geçiş dönemindeyken kolaylaştırıcı faktörler ortadan kaldırılırsa yine engellenebilmektedir. Tip 2 diyabetin damar duvarına olan bu olumsuz etkilerinin hastalık ortaya çıkmadan yıllar önceki bu glukoz toleransı bozukluğu safhasında başladığı bu gün kabul edilmektedir. Bu nedenle yeni tanı almış bir tip 2 diyabet hastası bile aterosklerozdan çoktan etkilenmiş olabilir. Tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde hastadan hastaya farklılık göstermekle birlikte; insülin direncini azaltan ilaçlar, insülin salgılanmasını uyaran ilaçlar, hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu ilaçlara ilave olarak ya da tek başına insülin tedavisi kullanılmaktadır.

Diyabetin nedenleri nelerdir?

Acıbadem Fulya Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter diyabete neden olan 10 etkeni sıraladı.

​​​​​​​Fazla kilolar

Vücutta yağın aşırı birikmesi anlamına gelen obezite, diyabete yol açan en temel etkenlerden biri. Bu aşırı yağlardan salınan bazı kimyasallar ve hormonlar metabolizmayı olumsuz etkileyerek diyabete neden oluyor. Dolayısıyla diyabetten korunmanın ilk kuralı fazla kilolardan kurtulmak.

​​​​​​​Hareketsizlik

Modern toplumda giderek azalan fiziksel aktivite diyabetin yaygınlaşmasında en önemli rolü oynuyor. Gıdalar ile alınan kaloriler başlıca fiziksel aktiviteyle yakıldığından, günlük hareketliliğinizi en üst seviyede tutun; kısa mesafeler için taşıt, asansör ve yürüyen merdivenden kaçının. Bundan daha etkilisi düzenli egzersizi yaşam tarzı haline getirin. Yani haftada en az 3 gün 30’ar dakika tempolu yürüyüş ya da bisiklet, yüzme, aerobik, hızlı dans gibi tüm vücut kaslarını çalıştıran fiziksel aktiviteler yapın. Kilo sorununuz varsa bu egzersizler her gün yapılmalı .

Yanlış beslenme

Karbonhidrat ve yağ oranı yüksek gıdalar hızlı kilo almaya yol açıyor. Düşük oranda lif içeren ve glisemik indeksi yüksek gıdaların aşırı tüketilmesi de sık sık acıkmaya ve daha çok gıda tüketimine neden olduğundan uzak durmak önemli. Sofra şekerinin bir sanayi ürünü olduğu, fazla kullanımının gereksiz kalori alımına yol açtığı bir gerçek. Mısır şurubu vb. katkı ürünleri ile hazırlanan hazır gıdalar, sakatat vb. hayvani artıklarla desteklenen işlenmiş et ürünlerinin kalori ve yağ yükü beklenenin çok üzerinde olduğundan, bu tarz ürünler sağlıksız gıdalar kapsamına giriyor. Öte yandan meyveler, meyve şekeri içermelerine rağmen beraberinde yoğun liflerle alındığından aşırı tüketilmedikleri sürece zararlı değil ancak suyunu sıkıp tüketmek yerine posasıyla yemeye dikkat edin.

Bazı hastalıklar ve ilaçlar

Özellikle tiroit bezinin çok çalışması (hipertiroidi), yüksek tansiyon (hipertansiyon), kan yağlarının yüksekliği (hiperkolesterolemi - hiperlipidemi) diyabet gelişme riskini artırdığından düzenli kontrol ve tedavisi çok önemli. Ayrıca, başını kortizonlu romatizma ilaçları, doğum kontrol hapları ve idrar söktürücü türü tansiyon ilaçlarının çektiği bazı ilaçlar da metabolizmayı olumsuz etkileyerek diyabetin ortaya çıkışını kolaylaştırıyor.

Kronik stres

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter ”Stres hormonları vücutta insülin direncini artırır. Bu hormon seviyelerinde az da olsa artışın süreklilik kazanması hastayı obezite, diyabet, kalp ve damar hastalıkları için riskli gruba sokar. Genetik yönden metabolizması eğilimli olanlar doğal olarak daha kolay bu hastalıklarla yüz yüze kalacaklardır. Gece aşırı horlama ve uyku apnelerinin (uykuda nefes durması) kronik stres kaynağı olduğu ve bu riskleri artırdığı bilindiğinden gecikmeden tedavi olmak gerekiyor” diyor.

Kentleşme

Toplumda kırsal kesimden büyük şehre göç de diyabete zemin hazırlıyor. Çünkü kırsal kesimde yüksek olan fiziksel aktivite düzeyleri ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları şehrin modern kargaşası içinde kayboluyor, bu da obezite ve diyabet eğilimini artırıyor.

Sporun  bırakılması

Düzenli egzersiz yada profesyonel spor yapanların metabolizması hızlı kalori yakılmasına uyum sağladığından herhangi bir sebeple sporun bırakılması daha evvel yakılabilen kalorilerin vücutta yağ olarak birikmesine, dolayısıyla obeziteye, ardından da diyabete yol açabiliyor. Bu nedenle profesyonel sporcuysanız ve aktif spor yaşamını bitirdiyseniz düzenli egzersizlerle sağlığınızı korumaya dikkat edin.

Çocukluk  çağı obezitesi

Çocukluk ve ergenlik döneminde fast-food tarzı beslenme, bol miktarda tüketilen şekerli gıdalar ve hareketsizlik nedeniyle çok kolay kilo artışı olabiliyor. Çocukların ilk beslenme alışkanlıkları aile içinde oluştuğundan doğru örnek olmak, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak ve spora teşvik etmek çok önemli. Ailesinde kiloya eğilim, obezite, diyabet ya da kalp-damar hastalıkları bulunan çocukların risk grubunda olduklarını unutmamak gerekiyor.

Sık gebelik

Sık gebelik, değişen hormon düzeyleri nedeniyle annenin metabolizmasını zorlayan bir unsur olduğundan, metabolizması yatkın olan bireyleri diyabete taşıyabiliyor. Gebelikte şeker yükselmesi yani gebelik diyabeti riski daha da artırıyor.

Genetik yatkınlık

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter, “Diyabette genetik yatkınlık da önemli bir unsur. Eğer ebeveynlerden biri 50 yaşından sonra diyabete yakalanmışsa risk yüzde 7, daha erken yaşta diyabete yakalanmışsa risk yüzde 15’i buluyor. Hem anne hem baba diyabetik ise risk yüzde 50’ye yükseliyor. Ancak sağlıklı yaşam tedbirleri ile bu riski azaltmak mümkün. Bunun tam tersi de geçerli. Ailesinde diyabet olmayan obez ve hareketsiz bir kişinin diyabet riski yükseliyor” diyor.

(Haber Türk)

Yorumlar (0)